Bazı filmler vardır ki izlerken düşünmeye sevk eder, ama "Aklı Havada", özellikle benim gibi iş dünyasında davranışsal yönetimle ilgilenen bilim insanları için bir adım öne çıkıyor. Film, iş dünyasında duyguların, insan ilişkilerinin ve karar alma süreçlerinin nasıl yönetildiğine dair oldukça etkileyici ve derin bir perspektif sunuyor.
George Clooney’in canlandırdığı Ryan Bingham karakteri, tam anlamıyla iş dünyasının soğuk ve duygusuz görünen tarafını temsil ederken, filmin ilerleyen bölümlerinde insanı bu yaklaşımla sorgulamaya itiyor. Peki bu film, bize duygusal zekanın iş hayatındaki yerini nasıl anlatıyor? Gelin bir bakalım.
Duyguların Yönetimi: “Her şey veri midir?”
Ryan Bingham, bir şirket için çalışanları işten çıkarma görevini üstlenen profesyonel bir “iş bitirici.” İşin ironik kısmı, iş yerinde empati ve insani ilişkilerden kopuk olan bu adamın, başkalarının işini bitirirken kendisinin de hayatın duygusal boyutuyla nasıl yüzleştiğini izliyoruz. Onun dünyasında her şey planlı, programlı ve duygusuz gibi görünür. Ancak, bu soğuk profesyonellik içinde iş dünyasının kaçınılmaz gerçeği karşımıza çıkar: İnsanları işten çıkarmak, sadece mantıklı kararlar almak değildir; aynı zamanda duygusal bir denge gerektirir.
Bu noktada, nörobilimci Joseph LeDoux devreye giriyor. LeDoux, duyguların beynimizdeki karar alma süreçleri üzerindeki etkilerini araştıran önemli bir bilim insanı.
Onun çalışmaları, özellikle amigdalanın (beyindeki duygusal tepkilerle ilgili bir bölge) karar alma süreçlerimizde ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. LeDoux’a göre, duygular olmadan beynimiz karar alma süreçlerinde başarılı olamaz.
Ryan’ın soğuk profesyonelliği, LeDoux’un teorisini çürütürcesine bir deneyim yaşar: Duygulardan tamamen kopuk bir profesyonellik, başarıya giden yol değildir.
Yüz Yüze İletişim ve Empati: Ekran Arkasından Gelmeyen Samimiyet
Filmin önemli noktalarından biri, Ryan’ın genç ve dijitalleşmeye meraklı meslektaşı Natalie’nin (Anna Kendrick) video konferanslarla işten çıkarma fikrini sunmasıyla başlar. Natalie, iş yerindeki bu büyük kararların yüz yüze değil, ekran aracılığıyla yapılmasını önerir. Bu, iş dünyasında artan dijitalleşmenin getirdiği bir trend: Her şey daha verimli, hızlı ve “etkili” hale getirilmek isteniyor. Ancak, bu yaklaşımda çok önemli bir şey eksik: Empati.
Ryan bu fikre başta şiddetle karşı çıkar, çünkü insanları işten çıkarırken yüz yüze iletişim kurmanın, onların duygusal tepkilerini görmenin ne kadar önemli olduğunu bilir. İş dünyasında alınan kararların, sadece ekonomik sonuçlar doğurmadığını, aynı zamanda insanların hayatlarını etkilediğini anlamak gerekir.
Yüz yüze iletişim, duyguların doğrudan paylaşılmasını sağlar ve karşılıklı empatiyi mümkün kılar. Ryan’ın tecrübesi bize, her şeyin mantıkla çözülemeyeceğini, bazen bir gülümsemenin ya da bir omuza dokunmanın, insanları anlamanın temel yolu olduğunu gösterir.
İş Dünyasında Duygusal Zekanın Rolü: Bir Yönetici Sadece Yönetmez
İş dünyasında sıkça duyarız: “Veriler yalan söylemez.” Doğru, veriler objektiftir, ama bu tek başına yeterli mi? Bir karar verici ya da yönetici, sadece mantıkla değil, aynı zamanda duygusal zeka ile de hareket etmelidir. Filmin merkezinde, Ryan’ın kariyerindeki değişimle birlikte, duygusal zekanın ne kadar değerli olduğunu anlarız.
Joseph LeDoux’un teorisine göre, amigdala beynimizdeki korku, endişe, mutluluk gibi duygusal tepkilerden sorumludur ve bu tepkiler kararlarımızı büyük ölçüde etkiler. Yani, ne kadar verilerle hareket edersek edelim, duygusal tepkilerimiz bizimle gelir ve kararlarımızı şekillendirir.
Ryan da filmin sonlarına doğru bu gerçekle yüzleşir: İnsanları anlamadan ve onların duygusal süreçlerine değer vermeden uzun vadeli başarı mümkün değildir.
Duygusal Zeka ve Karar Verme: İş Hayatında Ne Öğrendik?
“Aklı Havada”, iş dünyasında duyguların hafife alınamayacağını gösteren, harika dersler çıakrılabilecek bir film. Filmin sonunda Ryan’ın yaşadığı dönüşüm, aslında hepimizin öğrenmesi gereken bir gerçeği hatırlatıyor: İş yerinde sadece rakamlar ve stratejiler değil, aynı zamanda insanların duygusal ihtiyaçları da dikkate alınmalıdır.
Karar alma süreçlerinde duyguların dikkate alınması, daha sürdürülebilir ve empatiye dayalı çözümler sunar. Her şey veri ve mantıkla çözülmez. Tıpkı Ryan’ın deneyimlediği gibi, duygusal zeka iş hayatında bizi daha etkili ve daha insancıl liderler yapar.
Sonuç: Mantık mı, Duygular mı? Asıl Farkı Hangisi Yaratır?
"Aklı Havada” bize iş dünyasında mantığın tek başına yeterli olmadığını gösteriyor. Duygusal zeka, yalnızca rakamlar ve stratejilerle değil, insanlarla kurduğumuz duygusal bağlarla da başarıya ulaşmamızı sağlar.
Peki, ya siz kararlarınızda duygularınızı ne kadar hesaba katıyorsunuz?
İLETİŞİM
info@corpeq.net