Merhaba, ben Doç. Dr. Arzu Girişken. Akademisyen olarak uzun yıllardır Davranış Bilimi ve Yönetim alanlarında sorularımın cevaplarını aramaya devam ediyorum.
Öğrenmenin sonu olmadığına inanıyorum. Akademi öncesindeki kurumsal deneyimlerimi ise bu elde etmeye devam ettiğim verilerle ve akademik altyapı ile birleştirerek kurumsal yapılara çözüm üretme amacıyla, dünya çapında birbirinden kıymetli isimlerle bir araya gelerek corpEQ'yu oluşturduk.
Bugün bilgisayar başına otururken, duygusal zeka ve karar verme bilimi hakkında düşüncelerimi yazıya dökmeyi planlamıştım. Bunu yaparken de, Türkçe pop müzikte bu durumu en güzel anlatan – ve hepimizi neşelendiren, harekete geçiren – şarkılardan biri olan “Aşk ile Yap” ile yola çıkmak istedim.
Yazıyı okurken fonda bu şarkıyı açarsanız, bence çok daha keyifli olur. :) Çünkü sevgili Kenan Doğulu, bu şarkısıyla hem iş dünyasında hem de hayatın her alanında çok önemli bir hatırlatma yapıyor: Ne yaparsan yap, aşk ile yap!
"Balığa denizden başkası azaptır": Duyguların Kararlarımızdaki Yeri
Kenan Doğulu’nun “Balığa denizden başkası azaptır” sözü, insan doğasının duygusal yanını güçlü bir şekilde yansıtıyor. Tıpkı balığın denizsiz yaşayamayacağı gibi, biz de kararlarımızı alırken duygularımızı tamamen göz ardı edemeyiz.
İşte bu noktada, ünlü davranış bilimci ve corpEQ’nun yönetici ortağı Dr. Dan Ariely devreye giriyor.
Dr. Ariely’nin araştırmaları, insanların her ne kadar rasyonel düşündüklerini sansalar da, aslında çoğu zaman duygularının etkisi altında kaldıklarını gösteriyor. Yani, kararlarımızda mantığımızı ne kadar kullanırsak kullanalım, duygularımız çoğu zaman sahnenin arkasında iş başında.
Ariely’nin teorisine göre, kararlarımızda duygusal faktörler kaçınılmazdır ve doğru kararlar almak için bu duyguları dikkate almak gerekir.
Tıpkı balığın denizsiz yapamayacağı gibi, biz de duygularımızı göz ardı edersek kararlarımız eksik kalır. Dr. Ariely, duygusal zekanın bu noktada devreye girdiğini ve duygularımızla barışık olduğumuzda daha sağlıklı, gerçekçi sonuçlara ulaştığımızı vurgular. Duygusal zeka, iş dünyasında başarıya giden yolda kilit bir role sahiptir.
"Tatlı dil yılanı deliğinden çıkartır": Empati ve İletişimin Gücü
Kenan Doğulu’nun "Tatlı dil yılanı deliğinden çıkartır" sözü, iş dünyasında empati ve iletişimin ne kadar güçlü olduğunu bize gösteriyor. Duygusal zeka, sadece kendi duygularımızı değil, karşımızdaki insanların da duygularını anlamak ve yönetmekle ilgilidir. Bir iş görüşmesinde ya da toplantıda sadece ne dediğiniz değil, nasıl söylediğiniz, karşı tarafta nasıl bir etki bıraktığınız da çok önemlidir. Kararlarımız, başkalarının duygusal tepkilerini anlamaktan geçer.
Davranış bilimci Richard Thaler da insanların çoğu zaman "rasyonel davranmadıklarını" ve karar alırken duyguların büyük rol oynadığını vurgular. Bu nedenle, duygusal zeka kullanarak başkalarının hislerine uygun bir dil kullanmak, başarılı iş ilişkilerinin ve iletişimin temel taşlarından biridir. Kenan Doğulu’nun “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkartır” sözü iş dünyasında da geçerli; doğru empati kurduğunuzda, kapılar daha rahat açılır.
"Ne dediğin değil, nasıl dediğin olay": Samimiyet ve İletişim
“Ne dediğin değil, nasıl dediğin olay” derken, Kenan Doğulu aslında iş hayatında da ne kadar doğru bir noktaya parmak basıyor. Kararları verirken sadece teknik bilgi ya da doğrularla ilerlemek yetmez; o kararın nasıl iletildiği de son derece önemlidir. İş dünyasında bir iş birliği ya da anlaşma yapmak istiyorsanız, sadece doğru adımları atmak değil, bunları nasıl sunduğunuz da belirleyici olur.
Duygusal zeka uzmanı Travis Bradberry, etkili iletişimin temelinde duygusal farkındalık olduğunu savunur. Bradberry’ye göre, söylediklerimizin nasıl algılandığını bilmek, mesajımızın ne kadar güçlü olacağını belirler. İş dünyasında da aynı şekilde; samimi, içten ve empati dolu bir yaklaşımla hareket ettiğinizde, kapılar size daha kolay açılır. Kenan Doğulu’nun "Açılır kapılar ardına kadar kalpten gülersen" sözü, bu durumu çok güzel özetler. Biraz içtenlik, samimiyet ve doğru yaklaşım, en karmaşık işlerde bile çözüme ulaşmanızı kolaylaştırabilir.
"Canına canan bulunca insan tamamdır": Karar Vermede Duygusal Tatmin
Kenan Doğulu’nun “Canına canan bulunca insan tamamdır” sözü, sadece mantıksal başarıların değil, duygusal tatminin de hayatımızdaki önemine işaret eder. İş dünyasında da sadece kar-zarar dengesine odaklanmak yetmez. Bazen bir kararın içsel olarak da bizi tatmin etmesi gerekir. Duygusal zekanın burada devreye girdiği yer tam olarak budur: Kararlarınızda duygusal bir memnuniyet hissettiğinizde, hem daha huzurlu hem de daha motive olursunuz.
Bu konuyla ilgili Jonah Lehrer’in çalışmalarına bakarsak, Lehrer insanların karar alırken mantıksal analiz kadar duygusal sinyallere de ihtiyaç duyduğunu belirtir. Canına canan bulmak, iş hayatında da bir kararın sadece mantıksal değil, duygusal anlamda da tatmin edici olması anlamına gelir. Yani, insan ancak işine duyduğu sevgi ve bağlılıkla gerçekten "tam" olur.
"Kalanı detay, gerisi kolay"
Ve işte belki de en güzel dize: “Kalanı detay, gerisi kolay.” Kenan Doğulu, hayatın karmaşıklığını aşmanın yolunu çok basit bir şekilde özetliyor. Hayat, kararlarımızın doğru olduğu anlarda gerçekten daha basit hale gelir. Duygusal zekanızla karar verdiğinizde, olayların büyük resmi görünür hale gelir ve geriye kalan ufak tefek detaylar sizi o kadar da zorlamaz.
Kısacası; Ne Yaparsan Yap, Aşk ile Yap
Sevgili Kenan Doğulu’nun da dediği gibi, ne yaparsan yap, aşk ile yap! Hayatta, iş dünyasında ya da kişisel ilişkilerde kararlar alırken sadece mantığınızı değil, kalbinizi de işin içine katın. Çünkü en iyi kararlar, hem mantığa hem de duygulara kulak verdiğimiz anlarda alınır. Duygusal zeka işte tam bu noktada devreye giriyor: Hem mantığı hem de duyguları dengede tutarak en doğru adımları atabilmek. Ve unutmayın, ne dediğinizden çok, nasıl söylediğiniz önemlidir; açılır kapılar ardına kadar “samimi bir gülümsemeyle”.
Peki siz, iş dünyasında kararlarınızı alırken sadece mantığınızı mı dinliyorsunuz yoksa biraz duygularınıza da kulak veriyor musunuz? ?
İLETİŞİM
info@corpeq.net